top of page
  • Whatsapp
  • Facebook
  • Instagram
  • LinkedIn

Hekimin Hasta Seçme Özgürlüğü ve "Devlet Memurunun Görevini Yapmaktan İmtina Etmesi"


Bu iki kavram arasında bulunan görünmez çizgi ve bu belirsizliğin pozitif hukuk bağlamında değerlendirilmesi.

“Bir noktada biter bu iş... insanın kendi yaşamı, kendisine karşı olan sorumluluğu işin içine girince biter... bir yerde bitmeli de... bu görev bir noktada sona ermeli... yoksa doktorlar için görevin bitmesi diye bir şey olmamalı mı? Üzeri Latince harflerle yazılı bir diploması var diye o doktor bir Mesih, bir büyücü mü olmalı, biri gelip ondan soylu, yardımsever ve iyi bir insan olmasını isterse o doktor yaşamını ortaya koyup gözünü karartmalı mı? Evet, bir an gelir görev biter, insanın elinden artık bir şey gelmeyince, evet o zaman...”

Stefan Zweig’ın Amok Koşucusu eserinde bir hekimin vicdan muhasebesini hikâyeleştirirken sordurduğu bu sorular, hekimlerin hizmetten çekilmesinin mümkün olup olmadığı tartışmasının merkezinde yer alır.


Tarih boyunca hekimlerin hasta seçme özgürlüğüne sahip oldukları görülmüştür. Orta Çağ Avrupası’nda 14. yüzyılın sonlarına kadar hekimler, hastaları tedavi edip etmeme kararını kendileri verirken, büyük veba salgını toplumda hekimlerin hasta bakma yükümülülüğünü beraberinde getirdi. Bu anlayış zamanla etik bir yüküm haline geldi.

Etik açıdan ideal olan, hekimlerin zor ya da elverişsiz durumlarda bile hastaya gerekli tedaviyi sunmasıdır. Hasta-hekim ilişkisinde hastaların çıkarları genellikle önceliklidir. Ancak bu, hekim haklarını tamamen yok saymaz. Hekimler de birey olarak vicdani kanaatlerine göre hareket etme, ahlaken uygun bulmadıkları tedavileri reddetme hakkına sahiptir. Kendi sağlık veya hayatlarını tehlikeye atacak, ahlaki değerlerine aykırı hastaları tedavi etmeme hakları vardır.


Hekime Hizmetten Çekilme Hakkı Sağlayan Haller

Hekime hizmetten çekilme hakkı tanıyan mevzuat, bu hakkı kullanabilmek için belli nedenlerin varlığını şart kılar. Bu nedenler, mesleki ve şahsi sebepler, konsültasyon kaynaklı nedenler ve şiddet olaylarına dayanabilir.


Mesleki ve Şahsi Sebepler


Mesleki Sebepler:


Tıp bilimindeki uzmanlaşma, hekimlerin kendi alanları dışındaki hastalıklarda yanlış teşhis riskini artırır. Uzmanlık alanı dışındaki bir hastalığı tedavi etmek, hekimin hizmetten çekilme hakkına zemin oluşturabilir. Benzer şekilde, tıbbi teçhizat eksikliği de mesleki sebepler kapsamındadır.


Şahsi Sebepler:


Hekimin kendi sağlık ya da vicdani kanaatlerine aykırı durumlar nedeniyle tedaviyi reddetme hakkı vardır. Bulaşıcı hastalıklar ve vicdani ret bu kapsamdadır.


Bulaşıcı Hastalıklar: Hekimlerin meslekleri gereği bulaşıcı hastalıklar riskine maruz kalmaları olağandır. Bu nedenle bulaşıcı hastalık taşıyan hastaları tedavi etmeme hakları, sağlık ve yaşam hakkı temelinde korunmaktadır.


Vicdani Kanaat: Hekimlerin ahlaki değerleri veya inançlarına aykırı olan tedavileri reddetme hakkı, Hipokrat Yemini’nde de vurgulanmaktadır. Günümüzde ötanazi, kürtaj, cinsiyet değişikliği gibi konularda bu hak kullanılmaktadır.


Hakkın Kullanılamayacağı Haller


Hekimin hizmetten çekilme hakkını kullanamadığı durumlar da vardır. Bunlar, acil yardım, resmi görev ve insani vazifedir.


Acil Yardım: Acil durumlarda, hekimin hizmetten çekilmesi mümkün değildir.


Resmi Görev: Kamu görevlisi olan hekimler, resmi görevleri nedeniyle bu hakkı kullanamaz.


İnsani Vazife: Hekimler, insani bir vazife olarak acil tıbbi müdahalelerde bulunmak zorundadır.


Sonuç: Hekimlerin hasta seçme hakkı sınırlı olsa da, tıp etikleri ve pozitif hukuk çerçevesinde korunmaktadır. Bu hak, dengeli bir şekilde hastanın çıkarlarıyla uyum içerisinde değerlendirilmeli, somut olaya özgü çıkarımlarda bulunulmalı.



Comments


© av.fatihour

bottom of page